Uyum Sağlayan Trader Ayakta Kalır (Bölüm-II): Risk Yönetimi
Coffee Break Letters #024 - 12.09.2024
Bu yazımın I. bölümünde duygusal kontrolün trader olmakta ne kadar önemli olduğundan bahsetmiştim. Bu bölümde ise en az duygusal kontrol kadar kritik bir konuyu detaylandırmak istiyorum: “Risk Yönetimi.” Eğer ilk bölümü okumadıysanız, önce onu okumanızı tavsiye ederim. Linki aşağıya bırakıyorum…
Risk Yönetimi
Bir trader için uzun vadeli başarı elde etmenin anahtarı, kazançların ötesinde kayıpların nasıl yönetildiği ile ilgilidir. Hepimiz kazanmayı severiz, ancak gerçek başarı; riskleri nasıl yönettiğiniz, kötü günlerde nasıl hayatta kaldığınız ve sermayenizi nasıl koruduğunuzla doğrudan ilişkilidir.
Riskleri kontrol altına almak, hem zihinsel hem de finansal sağlığınızı korumanızı sağlar. Aşağıda paylaşacağım maddeler, yıllar içinde edindiğim tecrübelerle şekillenen notlarımdır.
Başlayalım:
Risk Yönetimi: Risk yönetiminin temeli, her işlemin bir risk taşıdığını kabul etmekle başlar. Kar etmek kadar kaybetmek de işin doğasında var. Bu yüzden her işlem öncesi kaybetmeyi göze alabileceğiniz miktarı belirlemelisiniz. Bu, risk yönetiminin ilk ve en temel adımıdır. Her zaman söylediğim cümleyi yeri gelmişken tekrarlayayım: “Para kaybetmenin bu oyunun ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmek zorundasınız ve en doğru şekilde para kaybetmeyi öğrenmelisiniz.” Para kaybetmeyi kabullenemeyen birinin bu oyunda yeri yoktur.
Stop-Loss Kullanımı: Ne kadar başarılı bir trader olursanız olun, bazı işlemler ters gidecektir. İşte bu noktada stop-loss devreye girer. Birçok trader, kazanç odaklı düşünerek kaybı sınırlamayı unutur. Oysa ki profesyonel bir trader işlem açarken kazançtan önce kaybetmemeyi hedefler. Bu, oyunda kalabilmenin yegane kuralıdır. Oyunda kaldığınız sürece şansınız vardır. Ama para kaybını sınırlamazsanız, eninde sonunda maddi ve mental olarak yok olursunuz. Stop-loss seviyelerini belirlerken duygusal değil, teknik verilere dayalı kararlar almak en doğrusu olacaktır. Bazen bir pozisyonda kalmak yerine zararınızı sınırlamak çok daha değerlidir. Son okuduğunuz cümle çok önemli. Lütfen tekrar okuyun.
Risk/Ödül Oranı: Bir pozisyona girmeden önce, risk/ödül oranını hesaplamalısınız. Koyduğunuz her risk için ne kadar potansiyel kazanç elde edeceğinizi bilmek önemlidir. Genellikle 1:2 veya daha yüksek oranlar idealdir. Yani riske ettiğiniz her 1 lira için 2 lira kazanma hedefiniz olmalıdır. Böyle bir oran, doğru bir stop-loss stratejisi uygulayabiliyorsanız, uzun vadede işlemlerinizin çoğu yanlış gitse bile sizi karlı bir trader yapacaktır. Kendimden örnek verecek olursam: Ben her girdiğim pozisyonda minimum 1:2R getiri hedefliyorum. Bu oran ezbere belirlediğim bir oran değildir. Arkasındaki matematik beni totalde hedeflediğim getiriye ulaştıracak şekilde hesaplanmıştır. Siz de kendi Risk/Ödül oranınızı belirlemelisiniz.
Sermaye Yönetimi: Her işlemde sermayenizin (kapitalinizin trade için ayırdığınız kısmının) %1 ile %2’sinden fazlasını riske atmamak genel kabul görmüş bir kuraldır. Bu kuralı aşmak büyük kayıplara neden olabilir. Risk yönetimi sadece tek bir işleme değil, portföyün geneline yayılmalıdır. Eğer bir pozisyon büyük bir kayıp getiriyorsa, portföyünüzün tamamını tehlikeye atmaktan kaçınmak için önceden belirlenmiş limitleriniz olmalı. Günlük kayıp limiti veya açık pozisyonlarda toplam kayıp limiti gibi limitler koymak sizi risk yönetiminde bir adım ileri taşıyacaktır. Eğer bir gün içinde belirlediğiniz limitten daha fazla kayıp yaşarsanız, durun ve o günü kapatın. Kayıpları geri kazanma çabasına girip, duygusal işlemler açmak size hiçbir fayda sağlamaz.
Piyasa Koşullarına Göre Esneklik: Piyasa her zaman aynı kalmaz. Risk yönetimi açılan her işlemde uygulanmalıdır ama zayıf market ortamlarında ve yüksek volatilite dönemlerinde riski daha sıkı yönetmeniz gerekir. Özellikle belirsizliklerin arttığı zamanlarda daha temkinli olmakta fayda vardır. Ne zaman risk alacağını ve ne zaman daha korumacı davranacağını bilmek, profesyonel traderları amatörlerden ayıran en önemli özelliklerden biri olabilir.
Overtrading: Risk yönetiminde karşılaşılan en büyük tuzaklardan biri de overtrading (gereğinden fazla trade etmek)’dir. Sürekli ekran izlemek ve izlediğiniz piyasadaki enstrümanları % değişime göre sıralamak sizin en büyük düşmanınızdır. Neden mi? Çünkü bu sıralamayı yaptığınız zaman tepelerde mutlaka tavan olmuş hisseler görürsünüz ve piyasa gözünüze fırsatlarla doluymuş gibi görünür. Bu yanılgı sürekli işlem açma eğiliminde kalmanıza neden olur. Süreli işlem açmak riskin kontrolsüz bir şekilde artmasına neden olur. Geçiminizi sadece trading ile sağlıyorsanız bile her gün trade etmek zorunda değilsiniz. Bazen en iyi strateji, hiçbir şey yapmamaktır.
Hayaller ve Gerçekler: Her işlemden büyük kazançlar elde etmeyi beklemek gerçek dışı bir yaklaşımdır. Trader olarak her işlemde kar etmek gibi bir zorunluluğumuz yok. Asıl hedef, kazançlı işlemlerin toplamının kayıplardan fazla olmasıdır. Beklentilerinizi gerçekçi tutarsanız, daha az hayal kırıklığına uğrar ve risklerinizi daha soğukkanlı bir şekilde yönetebilirsiniz. Bu işe yeni başlayan herkes Mark Minervini, Dan Zanger, William O’Neil gibi yıllık üç haneli yüzde getirileri sağlayan traderlar ile mutlaka tanışmıştır. Evet, bu getirilere ulaşmak imkansız değildir ama hiç kolay değildir. Zaten birçok insan için de gerekli değildir. Üç haneli getiri sağlamanın peşinde koşmak yerine birleşik getirinin kar topu etkisinden yararlanmaya çalışın.
Kaldıraç Kullanımı: Kaldıraçlı işlem yapmadan önce iki kere düşünmelisiniz. Kaldıraç bilmeyen ellerde tehlikeli bir enstrüman iken, deneyimli, kullanmasını bilen oyuncular için bulunmaz bir nimettir. Kaldıraç ile potansiyel karı artırabileceğiniz gibi kayıplarınızı da katlayabileceğinizi asla aklınızdan çıkarmayın. Birçok insan kaldıraç kullanarak kısa sürede büyük kazançlar elde etmeye çalışıyor. Ancak kaldıraç, aynı hızla yok olmalarına neden oluyor. Tabii ki “Kaldıraçtan uzak durun” gibi ezber bir cümle kullanmayacağım. Ama kaldıraçlı işlemler yaparken, kaybetmeyi göze alabileceğiniz miktarları çok iyi hesaplamalısınız ve gereksiz riskten kaçınmalısınız. İşlem yapacağınız piyasanın kurallarını ve bütün parametrelerini çok net bir şekilde öğrenmelisiniz.
Psikolojik Hazırlık: Risk yönetimi sadece matematiksel hesaplamalarla ilgili değildir. Aynı zamanda zihinsel hazırlığı da kapsar. Her işlemde kendinize şu soruyu sormalısınız: "Bu işlemin ters gitmesi durumunda nasıl hissedeceğim?" “Kayıpları sindirebilecek psikolojik güce sahip miyim?”. Eğer kayıplar sizi psikolojik olarak çok fazla etkiliyorsa, riske ettiğiniz miktarı gözden geçirmelisiniz.
Portföy Çeşitlendirme: Portföyünüzü çeşitlendirmek, toplam riski yönetmenin en etkili yollarından biridir. Tüm sermayenizi tek bir enstrümana ya da tek bir piyasaya bağlamak, riskinizi artırır. Portföy çeşitliliği, piyasa koşulları ne olursa olsun sizi daha güvenli bir pozisyonda tutar. Bu noktada, ilk başladığım dönemde benim de sıkça düştüğüm bir yanılgıdan bahsetmek istiyorum: Portföy çeşitlendirme olayını abartıp portföyü haddinden fazla hisseyle doldurmak performansınızı önemli ölçüde düşürecektir. Çok fazla hisseye konsantre olup, hakkıyla yönetebilmek imkansızdır. Bana “Kaç hisse taşımalıyım?” sorusunu sormayın çünkü bunun cevabını ben ya da bir başkası veremez. Pozisyon büyüklüğünüzü ve buna bağlı olarak taşıyacağınız hisse sayısını en optimum şekilde belirleyebilecek tek kişi sizsiniz. Taşıyacağınız hisse sayısını, pozisyon büyüklüğünüz; pozisyon büyüklüğünüzü ise riske edeceğiniz maksimum miktar, ihtiyaçlarınız ve piyasanın anlık koşulları belirler.
Kayıpların Analizi: Her kayıp, bir öğrenme fırsatıdır. Hangi işlemlerin neden zarar ettiğini analiz etmek, risk yönetimini geliştirmenin en etkili yollarından biridir. Kendi işlemlerinizi düzenli olarak incelemek, sisteminizde hangi noktalarda iyileştirme yapmanız gerektiğini görmenizi sağlar. Trader olmak isteyenlere her zaman anlatmaya çalıştığım bir konu var. Kendinizi geliştirmek istiyorsanız iki farklı not defteri tutmak zorundasınız. Bir tanesi, alım-satım detaylarınızı gösteren ve belirli aralıklarla istatistiklerinizi takip edeceğiniz "Trade İşlemleri Not Defteri". Diğeri ise günlük açılış-kapanıştaki psikolojinizi, kullandığınız risk yönetim sisteminde belirlediğiniz hatalarınızı ve doğrularınızı piyasanın durumu ile karşılaştırmalı olarak not ettiğiniz "Trade Psikolojisi Not Defteri". Bugüne kadar jurnal tutmayanlara sesleniyorum: Nerede hatalı olduğunuzu, nerelerde eksikleriniz olduğunu net olarak tespit etmeden, kendinizi nasıl geliştirmeyi düşünüyorsunuz? Problemi tespit etmeden cevabı nasıl bulacaksınız?
Stratejiye Sadık Kalmak: Eğer farklı piyasa ortamlarında, uzun süreler backtestler ile denenmiş, güvendiğiniz bir strateji oluşturmayı başardıysanız, bu strateji doğrultusunda hareket etmek risk yönetiminin bel kemiğidir. Kayıplar yaşadıkça kendinize ve sisteminize güveninizi kaybedip, disiplinden koparak rastgele işlemler açmak yerine, belirlenmiş kurallar çerçevesinde hareket etmek zorundasınız. Stratejinize sadık kalmadığınızda, riski kontrol etmek imkânsız hale gelir. Konsantrasyonu kaybettiğinizi hissettiğiniz an işlem yapmayı bırakıp, ekran karşısından biraz uzaklaşın. Mental olarak hazır hissettiğinizde tazelenmiş olarak geri dönün ve stratejinizi disiplinle uygulamaya devam edin.
Risk yönetimi, trader'lığın en temel disiplinlerinden biridir. Kazanç elde etmek kadar sermayenizi korumak da aynı derecede önemlidir. Bu konuda ne kadar usta olursanız, piyasa koşulları ne kadar zorlayıcı olursa olsun, uzun vadede ayakta kalmayı başarabilirsiniz. Hiç bir zaman ben oldum diyerek rehavete kapılmayın. Alçak gönüllü kalın…
Sevgiler,
Çağan
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu gönderi ve “Trading & Life” platformu herkese açıktır, paylaşıp bu platformu destekleyebilir ve yeni içeriklerden haberdar olmak için ücretsiz abone olabilirsiniz...”
Gerçekten harika detaylar. TR'de eşi benzeri olmayan bir blog olmaya doğru koşarak gidiyor. Emeğinize ellerinize sağlık...
teşekkürler hocam çok güzel bir içerik